İnegöl’ün en eski tarihi kalıntısı; Kayıp saray Osmanlı ve diğer devletlerin yaşam alanlarının merkezi olan İnegöl’ün Rum dönemine ait en sağlam kalıtı Bedros sarayı görenleri hayrete düşürüyor. İnegöllü gazeteciler olarak, yüzlerce yıl önce Rum Bedre tarafından kızı için en yüksek tepeye yaptırılan Bedros kalesini yaklaşık 8 saat süren zorlu yolculuk sonucunda görüntüledik. İnegöl’ü neredeyse kuş bakışı olarak gördüğünüz Bedros kalesi, gün yüzüne çıkmayı bekliyor.
O dönemde Boğazköy Tekfurunun, Rum Bedre’nin kızını istemesi ve reddetmesi üzerine en yüksek tepeye yaptırdığı Bedros Kalesi, İnegöl’ün en eski tarihi kalıntıların başında geliyor. İnegöl Muhtarlar Derneği Başkanı, Çayyaka Mahallesi Muhtarı Sami Çakmak’ın eşlik ettiği İnegöllü gazeteciler olarak, bu tarihi okuyucularımıza ulaştırmak için büyük çaba harcadık. Gazeteciler olarak, sabahın erken saatlerinde ilk olarak farklı bir yoldan kaleye ulaşmak istedik, fakat doğa şartları nedeniyle başarılı olamadık. Fakat yılmayarak ikinci bir planı hayata geçirdik. Bir traktör üzerinde yaklaşık 6 kilometreyolla dağlık alandan kaleye ulaştık. 8 saat süren zorlu yolculuk sonucunda ulaştığımız Bedros Kalesinde incelemelerde bulunarak, görüntüleme yaptık. Yabani hayvanların bile yaşam sürmediği kale de incelemeler yaparken, hazinecilerin kaleye yaptığı tahribatı da görerek, tepki gösterdik.
KIZI İÇİN YAPTIRDI
İncelemelerin ardından açıklama yapan Çayyaka Mahallesi Muhtarı ve İnegöl Muhtarlar Derneği Başkanı Sami Çakmak, “Mahallemiz İnegöl’ün en eski köyüdür. Yaklaşık 850 yıllık bir köydür. Daha önce Hıristiyanlar ile birlikte yerleşik düzene alışmış Manav ve Yörük tabir ettiğimiz insanlarla birlikte burada bir yaşam sürülmüş. Bu yaşam devam ederken burada yaşayan Bedros, Boğazköy Tekfurundan kızını bu kaleye kaçırmış. Buraya bir kale yapmış. Adı da Mindos tepesindeki Bedros Kalesi olarak geçer” dedi.
DEFİNECİLER TAHRİP EDİYOR
Çakmak konuşmasını şöyle sürdürdü; “Tabi burası İnegöl’ün saklı bölgesinde olduğu için bazı hazineciler tarafından bu yapı tahrip edilmiş. Bizim isteğimiz, bu yapının gün yüzüne çıkması, doğa turizmi açısından oldukça güzel olacaktır. Güzel bir yapı. Burası yıllardır definecilerin uğrak bir yeri. Bu yapıyı bozmak ve sarayın içine girmek için her türlü yolu denemişler. Burası gün yüzüne çıkarılıp, restore edilmesi halinde İnegöl’ün turizm mekanı olabilir. Jandarma ekipleri burada çalışma yapıyorlar. Fakat buranın korunması adına sürekli bir çalışma yok. Ekipler de her gün burada güvenliği sağlayamaz. Fakat burada bir restorasyon yapılıp, turizme kazandırılırsa güvenliği sağlanır.”.
BEDROS KALESİ?
“İlçenin güneybatısında, İnegöl’e 8 kmuzaklıktadır. Köy, Göksu ırmağının kollarından birinin kıyısında bulunduğu için bu adı almıştır. Köyün eski adı Bedre’dir. Anadolu’da bu adı taşıyan birçok yerleşim alanı vardır. Kelimenin, Medre veya Marda’dan geldiğini sanıyorum. Ancak gerek Osmanlı ve gerek Bizans kaynaklarında geçen ve İnegöl yakınlarındaki Bedros Kalesi bu köydür. Köydeki kalıntılar ve topografik konumu buna hiç kuşku bırakmaz. Söylenceye göre köyü kuran, Bedre adlı bir Rum imiş. Bu Bedre’nin kızını, Boğazköy’deki Rum Tekfuru istemiş. Bedre vermeyince, Boğazköy Tekfuru suyu Deliktaş’ta kesmiş. Sonra da birden salınca İnegöl’ü sel basmış, Deydinler’e su deymiş. Bunun üzerine Bedre Mindos’a çıkarak, orada bir kale yapmış. Kızını da oraya kapatmış. Gerçekten de burası çok güçlü bir kale olup, işte Türk ve Bizans kaynaklarında sözü edilen Bedros Kalesi de budur. 1530 tarihli tahrir defterine göre 26 haneli bir köydür. Köylüler kesimci olduğuna göre kurucuları Hıristiyan olmalıdır. Anlamı ise Luwi dilinde “Ana Tanrıça’nın Erkeği’dir. Eski kent kalıntıları bulunan köyde, 1927 yılında 726, 1990 yılında 897, 1997 yılında 785 kişi yaşamaktaydı. Köyde 25 hane kadar da Ahıskalı ile 20 hane Laz vardır. Ayrıca Uludağ Yörüklerinden çok sayıda aile de bu köye yerleşmiştir. Köyün iki tarafında, iki dede mezarı olup, adak yeri olarak kullanılmaktadır. Köyün 1 km kadar üzerinde, Kız Kayası denilen yer de adak yeri olup, kadınların bu kayadan üç kez kaydıklarında çocuklarının olacağına inanılmaktadır. Köyden Kestel’e giden yol üzerinde Bozova yaylası olup, son derece güzel bir ormanlık alandır.”