Ana Sayfa İnegöl 17 Haziran 2019 228 Görüntüleme

İnegöl’ün altından tarih fışkırıyor,Fosil kenti İnegöl


Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Fiziki Coğrafya Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Nurfeddin Kahraman, İnegöl’ün stratejik eski tarihini gün yüzüne çıkardı. İnegöl’e bağlı Tahtaköprü, Çitli, Kestanealanı, Hacıkara, Hamamlı, Ortaköy, Hocaköy, Cerrah, Hamzabey, Aşağıballık ve Yukarıballık mahallelerinde eski tarihlere ait fosil kalıntıları ortaya çıktı.

DOĞA TARİHİ MÜZESİ

Kahraman, son 5 yılda yaptığı araştırmalarda İnegöl’de bin yıllar önce Mamut (Fil benzeri hayvan), Zebra ve kaplumbağalara ait fosil kalıntılarına rastladığını bildirerek, İnegöl’e doğa tarihi müzesinin açılması gerektiğini kaydetti.

OMURGALI FOSİLLER

Prof. Dr. Nurfeddin Kahraman, “İnegöl Havzası’nı güneyden Domaniç Dağları sınırlandırır. Bu dağların İnegöl Havzası kuzey yamaçlarının orta kesintileri Neojen yaşlı karasal dolgularla kaplıdır. Çoğunlukla killi seviyelerden oluşan bu dolgular arasında kalker, marn, kum ve konglomera seviyelerinin varlığı dikkat çeker. Bütün bu formasyonların meydana getirdiği Neojen karasal dolgulardan oluşan yamaç Yüzeyleri, Domaniç Dağları’ndan inen akarsularla derin şekilde yarılmıştır. Yarılmaya zaman içinde meydana gelen kütle hareketleri de önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. İnegöl Havzası’nın güneydoğusundaki yamaçların bazı kesimlerinde oluşan sel yarıntılarında, heyelan yaralarının yüzeylendiği Neojen karasal  dolgular içinde, cepler halinde omurgalı fosilleri açığa çıkmıştır. Söz konusu fosiller; Tahtaköprü çevresinde olduğu gibi karayolu yarmalarında da görülmektedir Bu fosil yataklarnın Tahtaköprü dışında, İnegöl’e bağlı Çitli, Kestanealanı ve Hacıkara köyleri çevresinde de bulunduğu bilinmektedir. Yaptığımız saha gözlemlerinde elde ettiğimiz bulgulara göre, adı geçen yerleşmeler çevresindeki fosil yataklarında özellikle hortumlular sınıfı yanında, yırtıcılara ait parçalar ve bazı sürüngen türlerinin de bulunduğu anlaşılmıştır.
İnegöl omurgalı fosil yatakları, başta Tahtaköprü çevresi olmak üzere; tespit edildikleri yamaçlarda erozyon tehdidi altındadır. Erozyon yanında kütle hareketleri ve beceri faaliyetlerden kaynaklanan baskılar söz konusu buluntuların tahribine sebep olmaktadır. Bu bakımdan İnegöl fosil yataklarının korunması gereği vardır. Neojen karasal dolgular içinde geçmiş jeolojik dönemlerde yaşamış canlı kalıntılarının bulunması, her yerde rastlanılmayan bir jeolojik zenginlik.  Bu bakımdan adı geçen fosil yataklarının bulunduğu alanların koruma altına alınması, buralarda yapılacak kazılarla elde edilecek buluntuların İnegöl merkezinde kurulacak bir Doğa Tarihi Müzesinde sergilenmesi, jeolojik mirasımızın gelecek nesillere aktarılması bakımından büyük önem arz etmektedir.” Dedi.

İNEGÖL NEOJEN KARASAL DOLGULARI

İnegöl Havzası’nın Kuvaterner yaşlı alüvyonlarla kaplı en alçak kesiminin kuzey kenara daha yakın şekilde geliştiğini aktaran Kahraman, “Göksu Çayı’nın yukarı çığırını oluşturan Kocaçay’da, bu taban kesimini takip ederek Hamzabey’in kuzeybatısındaki Hamzabey Boğazı’ndan geçer ve Yenişehir depresyonuna açılır. Havza’nın tabanını oluşturan Kuvaterner yaşlı karasal dolgular, akarsu kökenli alüvyonlardan oluşmuştur. Kulaca Köyü çevresinde gözlemlendiği gibi, bu alüvyal dolgular Kuvatemer içinde de değişen kaide seviyesine bağlı olarak boşalmaya uğramıştır. İnegöl Havzası’nın tabanından itibaren güneydeki Domaniç Dağları’na doğru yükseldikçe Hamamlı, Ortaköy, Hocaköy ve Cerrah köylerini doğu-batı doğrultusunda birleştiren hat boyunca Neojen karasal dolgulardan oluşan yamaçlara geçilir. Bu yamaçlar üzerinde eğim değerleri, dağlık sahaya doğru giderek artar. Belirtilen hat, genç bir fay hattıdır. Daha gün yaklaşık 700-750 metre yükseltilerden itibaren de Paleozoik yaşlı metamorfilde; ve intrüzif kayaçlardan oluşan serilere geçilir. Bu geçiş hattı da bir faya isabet etmektedir. Genellikle kil, kalker, kumtaşı ve gevşek konglomera seviyelerinden oluşan Neojen karasal dolguların farklı seviyelerinde, fosil yatakları bulunur. Bölgede yapmış olduğumuz gözlemlere göre bu fosil yatakları, karasal dolguları üst seviyelerinde poşetler halinde bulunmaktadır. Fosil buluntular, makro türlere aittir.” Diye konuştu.

DEV HAYVANLAR YAŞAMIŞ

İnegöl’deki saha çalışmalarından da bahseden Kahraman, “Bölgede toplanarak İnegöl Kent Müzesi’nde sergilenen veya saha çalışmalarımızda ortaya çıkan buluntulara göre; İnegöl omurgalı fosil yataklarında en yaygın türler arasında hortumlu sınıfına ait (Mastodon sp.) yanında sığır türleri (Equus sp), sürüngenlerden kaplumbağa (Testudo sp) bulunmaktadır. Saha gözlemlerimiz sırasında yapmış olduğumuz tespitler, bu yatakların tür sayısı bakımından daha zengin olduğuna da işaret etmektedir. İnegöl Havzası’nı kuşatan dağlık sahalarda da; özellikle Mesozoik (II. Zaman) ve Tersiyer (III. Zaman) arazilerinde de, denizel fosil yatakları bulunmaktadır.” İfadelerini kullandı.

İNEGÖL OMURGALI FOSİLYATAKLARI VE KORUMA ÖNERİLERİ

İnegöl Havzası’nın Üst Miyosen yaşlı karasal dolguları içinde cepler halinde rastlanan omurgalı fosil yatakları, bölgede yaptığımız gözlemlere göre, ortaya çıkarılan yatak sayısına göre daha fazla sayıda olmalıdır.Tahtaköprü, Çitli, Hacıkara ve Kestanealanı gibi köyler çevresinde, bu fosillere ait örnekler İnegöl Kent Müzesi yetkilileri tarafından toplanmış adı geçen müzede sergilenmiştir. Biz saha çalışmalarımız sırasında Aşağı ve Yukarıballık köyleri ve Çepel Dere’nin üst çığırını teşkil eden kesimlerde de benzer fosil yatakları tespit ettik. Bu yatakların fosil zenginliği, ileride yapılacak saha çalışmaları ile daha da netlik kazanacaktır.
Bu yataklardan olan Çitli omurgalı fosil yatağı, beşeri aktivitelerle büyük ölçüde tahrip edilmiştir. İnegöl’ü Kütahya’nın Domaniç ilçesine bağlayan karayolunun Hacıkara ile Tahtaköprü arasında geçtiği sırtlarda da, aynı yaşta omurgalı fosil lokaliteleri bulunmaktadır). Bu sırtların, özellikle Tahtaköprü doğusundaki yol yarmalarında açığa çıkan buluntular, yol yapım çalışmaları ile büyük ölçüde tahrip edilmiştir. 2012 yılı yaz aylarında yaptığımız saha çalışmaları sırasında Tahtaköprü Kasabası’nın güneybatısındaki sırt ve tepe yamaçlarında, daha çok hortumlu sınıfından türlere ait savunma dişi örneklerine rastlanmıştır. Bu yamaçlarda oluşan heyelanlar yüzünden sözü edilen fosiller de tahrip olmaktadır. Kestanealanı bölgesinde herhangi bir saha çalışması elimizde olmayan nedenlerle henüz yapılamamıştır.  Jeolojik mirasımızın en önemli unsurlarından olan omurgalı fosil yatakları, nadir bulunan doğal oluşumlardır. İnegöl’de bulunmuş olmaları kelimenin tam anlamıyla bir şanstır. Korunmaları, bulundukları yerden alınarak bakım, onarım ve konservasyon yapılarak kamu yararına sergilenmeleri gereği vardır. Böyle bir paleontolojik sergi, İnegöl’ün tanıtımı, bir kültür kenti olma yönündeki izlenimi için iyi bir fırsattır. İnegöl omurgalı fosil yatakları zaman içinde yok olma tehdidi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Bu tehditler; İnegöl Havzası’nın güney kesiminde nispeten geniş bir yayılış gösteren ve omurgalı fosil yatakları içeren Neojen yaşlı karasal dolgular, kütle hareketleri ve bunların sebep olduğu erozyonal gelişmeler nedeniyle aşırı şekilde tahrip olmaktadır. Omurgalı fosil yataklarını içeren jeolojik formasyonlar, erozyondan da aşırı şekilde etkilenmektedir. Özellikle yüzeysel akışlar (sheetflood) ve sel suları ile meydana gelen yarıntı erozyonu, fosil buluntu alanlarını da tahrip etmekte, ortaya çıkan fosiller yok olmaktadır. Yörede yapılan tarımsal faaliyetler, belirtilen fosil buluntu alanları için tehdit oluşturmaktadır. Yerleşme, değişik amaçlarla konut, yol ve diğer beşeri faaliyetlerle de fosil yatakları büyük zarar görmekte, ortadan kaldırılmaktadır. Değişik amaçlarla araziden malzeme alımları da, bu omurgalı fosil yataklarını tahrip etmektedir. İnegöl omurgalı fosil yatakları üzerinde son 5 yıldır yaptığımız gözlemler sırasında da, bu fosil yataklarının yukarıda belirttiğimiz sebeplerle önemli oranda tahrip olduğu gözlenmiştir. Örneğin, Tahtaköprü güneyindeki tepenin yamaçlarında geçmişte meydana gelen bir heyelan sonucu açığa çıkmış olan bir Mastodon sp. savunma dişi, son 2 yıl içinde oluşan bir heyelan neticesinde yeni heyelan kütleleri altında kalmıştır.

İNEGÖL DOĞA TARİHİ MÜZESİ

Kahraman konuşmasını şöyle sürdürdü; “Doğa tarihi müzeleri, yaşanılan coğrafyanın temel doğal niteliklerinin, sahip olduğu yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin tanınması, değerlendirilmesi bakımından büyük öneme sahiptir. Yetişen nesillerin sağlıklı, sürdürülebilir bir çevre bilincine sahip olmaları konusunda da, doğa tarihi müzelerinin eğitim açısından yeri doldurulamaz bir değeri vardır. Günümüz dünyasında, bir kentin kültür merkezi olarak markalaşma çabalarına bu müzeler büyük katkı sağlamaktadır. İnegöl, ekonomik açıdan son yıllarda hızlı bir gelişme göstermektedir. Türkiye’deki birçok il merkezinden daha yüksek bir nüfusa hitap etmektedir. Böyle bir kentin kültürel açıdan da markalaşması bir zaruret olarak görülmelidir. İnegöl’e bir kültür merkezi kimliğinin kazandırılması, imaj ve tanıtım açısından büyük öneme arz etmektedir. İnegöl’de kurulacak bir doğa tarihi müzesi; kentin bir kültür merkezi olarak öne çıkmasına, tanıtımına önemli katkılar sağlayacaktır. İnegöl omurgalı fosil yataklarının ve fosillerinin doğal veya beşeri sebeplerle tahribinin önüne geçilecektir. Bulunduğumuz yörenin jeolojik geçmişine dair daha ayrıntılı bilimsel çalışınalar yapılacaktır. İnegöl sahip olacağı böyle bir doğa tarihi müzesi ile başta Marmara Bölgesi olmak üzere, diğer il ve ilçelere de model oluşturacaktır. Kurulacak doğa tarihi müzesi, başlangıçta sınırlı da olsa yeni bir istihdam alanı yaratacaktır.”.

SONUÇ

“İnegöl omurgalı fosil yatakları, Anadolu ve yakın çevresinin paleocoğrafik geçmişine ışık tutabilecek bir tür zenginliğine sahiptir. Bu yataklar, bulundukları formasyonların kolay aşınan, gevşek dolgulardan oluşmaları nedeni ile erozyon tehdidi altındadır. Ayrıca bulundukları sahanın giderek nüfuslanmasına bağlı olarak beşeri tehditler de her geçen gün artmaktadır. Bu fosil yataklarında kalıntıları bulunan türlerin nesli tükenmiştir. Bu fosil yatakları üzerinde gerekli çalışmalar yapılarak, elde edilen fosillerin İnegöl’de kurulacak bir doğa tarihi müzesinde sergilenmesi, İnegöl için yurtiçi ve yurtdışında iyi bir tanıtım alanı yaratacaktır. İnegöl, ekonomik bakımdan böyle bir müzeyi ayağa kaldıracak güce sahiptir. Kentin kültürel kimliği, kurulacak bir doğa tarihi müzesi ile önemli bir değer kazanmış olacaktır.”


Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Tema Tasarım | Osgaka.com